Özgüven ve Benliğimizi Keşfetme

Özgüven düşünüldüğünün aksine doğuştan genetik bir miras gibi bizlere sunulmaz. Özgüven sosyal yaşam, çevresel faktörler, sosyo-ekonomik süreçlerin sentezidir. Özgüvenimizin benlik kavramımızla birlikte pozitif mutabakat sağlaması kişi yararına olacaktır. Bazı insanlarda içine kapanık olmanın ve çevreden uzak yaşamanın sonucunda özgüven eksikliği görülebilmektedir. Bu durumun daha başka pek çok nedeni bulunur ve genel olarak yaşam biçiminden dolayı ortaya çıkan bir sorundur. Ayrıca yetiştirilme tarzı da kişilerin özgüvenini belirleyen temel faktörler arasındadır. Bu nedenle anne babalar çocuk yetiştirirken temel eğitimlerin yanında, bu tarz kişilik özelliklerini de çocuklarına vermeye çalışmalıdır. Özellikle ebeveynlerin çocuklara “hata yapılabilir, yanlış olabilir, doğru yapamayabilirsin; fakat düzeltilmeyecek kaoslar dizisi değildir.” Tarzını empoze etmeleri gerekir. Böyle ortamda yetişen bireyler gelecek korkusu olmadan daha sağlıklı bireyler haline gelirler. Kültürümüzün içerisinde sayamayacağımız kadar güzel etkileşimler vardır. Aynı zamanda insan kişiliğini kırmızı çizgilerle sarmalayan kaoslar periyodik olarak toplumumuzun yaşantısı halini almıştır. Bireylerin aile ortamında özgürce dile getirdiği düşüncelerin, yaptığı hataların ebeveynler tarafından normal karşılanıp doğru yol ve doğru hareket telkinlerinde bulunduğu bireyler daha net ve doğru tercihlerle ilerleyen süreçte hayatlarına devam ederler. Özgüven bir insanın kendi hayatıyla ilgili aldığı kararları gerçekleştirmek ve bunun arkasında durma konusunda kendine verdiği cesaret duygusudur. Bunun yanında özgüven kişinin, kendi aldığı kararların olumlu olduğunu düşünmesi, kendini sevmesi, yapabileceğine inanması, her konuda yeterli olduğunu bilmesi, kısaca kendini sevip inanması demektir. Bir insanın özgüveni benlik kavramıyla etkileşim halindedir. Benlik-algısı, kişinin kendi hakkında neye inandığı ve ne bildiğine dayanır. O, kişinin kendi hakkındaki belirli görüşleri, duyguları, arzuları, yetenek ve sınırlılıkları, ilgi ve ilgisizlikleri ile hakim davranış biçimlerine ilişkin algılaması ve yorumudur. Bu yorum, şu andaki görüşlerin yanında gelecekle ilgili umut ve beklentileri de içerir. (Eisenberg ve Delaney, 1998, s. 65; Budak, 2000, s. 444).

Çevreyle gelişen olaylarla ne kadar ilgi ve alakalı olursak dışavurum seviyemiz bir o kadar artacaktır. Kişiliğin ve benliğin gelişmesi süslü kişisel gelişim kitaplarında yatmamaktadır. New York’un 5. Caddesinde ki 5 yıldızlı bir otelde yazılan tüm dünyada doğru yaşam telkinleri, özgüven arttırma , liderlik ve sayamayacağım nitelikte birçok yazı dizisinin sizlere pek çok faydası olmayacaktır. Çünkü ünlü yazarımızın yazılarını bizleri birkaç saat morfin niteliğinde acımızı dindirip düşündürse de, Örneğin Mersinin/ Erdemli populasyonuna indirgendiğinde pek bir sonuç alamayacağımızı birkaç gün sonra çok net bir şekilde hissedersiniz.

Bunun içindir ki en temel unsur. Kişinin benliğinden özgüvenine giden yoldur. Bunun adı “haz ve doğru” olandır. Burada doğru olan benliğimizin en temel düşmanıdır. Doğru olan sadece size doğru gelen ise bu sizi daha bir çıkmaza sokacak başında bahsettiğim geçmiş öykünüzde sizi özgürleştirmeyen ve yanlışınıza tahammül etmeyen ailelerinizle aynı düşünce yapısı hatta geleneği olacaktır. Burada doğru olan en temel çizgileriyle düşünüldüğünde sizinle birlikte çevreniz içinde doğru olan ise yani toplum için işte burada haz ilkesi tamamlanmış olur.

Hayatınız boyunca bir şeyleri yapamayacağınız konusunda her daim size telkinlerde bulunan kişiler olacaktır. Unutmayınız başarılı ve bahsettiğim haz ilkesi hayat felsefesi yapmış insanlar sizlerin çıkacağı merdivenleri daha bir merakla pozitif anlamda beklerler. Bunun tam tersi düşündüğünüz insanlar zamanınızı boşa harcayan etkileşimlerden ibarettir.

Hayat o kadar kısa ve keşfedilmeye açık milyonlarca bilgi varken zaman kaybı oluşturacak tüm etkileşimler aslında özgüven eksiklikleri yaratmaktadır. Düşündüğümüzde, “hayır” ve “evet” kelimelerini. Hayatımızda “hayır” kelimesini beklide hiç denecek kadar az kullanmaktayız. Hayır demek sizi kötü birisi yapmaz sadece zamanınız veya imkanınız olmadığı hatta yaşam tarzınıza uymadığı mesajı verir. İnsanları mutlu edebilmek adına yaşanan hayat yukarıda bahsettiğim doğru ve haz şeklinde ise, bu yaşamı daha anlamlı kılar. Diğer türlü sadece sizi sömüren bir psikolojik mantar halini alır. Hayatımızda “hayır” diyebilmek özgüven açısında bize katkı sağlayacaktır. Bütün bunların yanı sıra kendi olumsuz varsayımlarımızla beslediğimiz “yıkıcı” düşünce yapılarımızı yenmek için iç konuşma yapmalıyız. İç konuşma yaparak olumsuz varsayımlarımızla başa çıkabiliriz. Kendimize haksızlık ettiğimiz bu durumlarda, “dur bakalım, o kadar da değil” diyerek daha olumlu varsayımlar üretmeliyiz. Örneğin, herhangi bir şeyin mükemmel olmasını beklediğimiz bir durumda , her şeyi mükemmel yapamayacağımızı, önemli olanın elimizden geldiği kadarını en iyi şekilde yapmaya çalışmak olduğunu kendimize hatırlamak harika bir fikirdir. Kişisel değerlendirme yapmak, kendimizi her şeyden ve herkesten bağımsız olarak değerlendirebilmek... İçsel olarak kendimiz kendi davranışımız hakkında ne düşünüyoruz? Bu tarz bir bakış açısı içsel olarak daha güçlü hissetmemizi sağlayacak ve kişisel gücümüzü başkalarının ellerine teslim etmemizi engelleyecektir. Hedef Koymak: Tabi burada kastedilen hedef açık ve net koyduğumuz hedefler.Elbetteki çok büyük genel hedeflerimiz olabilir.Ama bunlara ulaşmamız için mutlaka planlı ve daha gerçek hedeflerimizde olmalı. Pozitif Düşünmek: Pozitif düşünce özgüveni harekete geçirmeye zorlayan belki de en önemli etkenlerden biri. Olumsuz bir düşünceyle herhangi bir başarı elde etmek çok güç. Bu bizi ancak karamsarlığa götürür. O yüzden kendimizi pozitif düşünmeye alıştırmamız ve bunu bir yaşam biçimi haline getirmemiz bize hayatımızda çok şeyler kazandıracak. İyi bir iletişim: Sağlıklı bir iletişim yeteneğimiz olması bizlerin çevremizde sevilen saygı duyulan güvenilen insanlar olmamızı sağlar.Çevremizde olumlu bir imaja sahip olduğumuzda kendimize güvenimiz artacaktır.

Anne babalar çocuğu özgüvenli yetiştirmek için neler yapabilir ?
Çocuğun güçlü olduğu konularda büyüklerine yardımcı olmalarına izin verilmesi.
* Yaptığı işe çok fazla müdahale etmeyerek kendisine duyulan güvenin belli edilmesi.
* Onların düşünce ve inançlarının eleştirilmeden dinlenmesi.
* Kendisini tanıması için sosyal etkinliklere (Resim, tiyatro, spor.... vb.) yönlendirilmesi.
* Karşılaştırma yapmaktan kaçınılması.
* Çocuğun sınırlarını göz önünde bulundurarak çok zor hedefler belirlememesine yardımcı olunması.
* Hedeflerine ulaşmada geçtikleri her aşama için teşvik edilmesi. (Daha uzun birlikte olmak, hafta sonu sinemaya birlikte gitmek, evde parti yapmasına izin vermek.....vb.)
* Onların hedeflerine saygı gösterilmesi.
* Olumsuz düşüncelerini bir kenara bırakarak kendileri adına olumlu şeyler söylemeleri için cesaretlendirilmesi.
* Düşüncelerinde genelleme yapmalarının engellenmesi. (Sınav konularının hiçbirini öğrenmemistik yerine Sınav konularının bazılarını öğrenmemiştik .... vb.)
* Düsüncelerindeki abartılı ifadelerin daha doğru ifadelere yöneltilmesine yardımcı olunması (Öğretmen beni hiç dinlemiyor yerine Soru sorduğumda bazen öğretmen beni dinlemiyor.....vb.

Son olarak,
Önemli bir savaş sırasında Japon bir komutan askerlerinin sayısının düşmanlarınkine kıyasla çok daha az olmasına rağmen saldırıya geçmeye karar verir. Ordusunun kazanacağına olan güveni tamdır. Ancak, askerleri zafer konusunda oldukça kaygılıdır. Savaş alanına doğru ilerlerken, yol kenarındaki bir tapınakta durup hep birlikte dua ederler. Daha sonra komutan cebinden bozuk para çıkararak “Şimdi yazı-tura atacağız. Eğer tura gelirse, biz kazanacağız, ama eğer yazı gelirse kaybedeceğiz, kaderimiz böylece ortaya çıkacak” der.

Bozuk parayı havaya atar ve herkes sabırsızca paranın yere düşmesini bekler. Tura gelmiştir. Askerler çok sevinirler; kendilerine olan güvenlerini toplamışlardır. Bu coşkuyla düşmana saldırır ve savaşı kazanırlar. Bir süre sonra yüzbaşı komutanının yanına gelerek onun kehanetini takdir edercesine, “Kimse kaderi değiştiremez” der. Bunun üzerine “Haklısın” der komutan, iki tarafı da –tura- olan parayı göstererek...

Saygılarımla
Psk.Mehmet Bakay